2 Nisan 2024
İdlib, farklı ideolojik grupları barındırması, şehir merkezlerine giden yollara ulaşılabilirliği, Akdeniz’e çıkış olasılığı ve Lazkiye’ye coğrafi yakınlığı gibi nedenlerle önemli bir konumdadır. Bundan dolayı, Suriye için “kritik kale” olarak yorumlanabilir. Türkiye, Mayıs 2017’de, Suriye’nin müttefikleri olan Rusya ve İran ile Astana’da gerginliği azaltmak amacıyla bir uzlaşmaya vardı ve İdlib “çatışmasızlık bölgesi” ilan edilmişti.
Ancak yaşanan son gelişmelerin bu ittifakın aleyhine olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumun da Türkiye’yi doğrudan etkilemesi bekleniyor.
İdlib bölgesinde en güçlü cihatçı grup olan El-Nusra, (Heyet Tahrir Şam-HTŞ) Rusya, Türkiye ve İran arasında yapılan Astana görüşmelerinde çatışmasızlık dışında bırakılmış ve bu durumun sonucunda çatışmalar devam etmişti.
Suriye’nin İdlib’e düzenlediği kimyasal saldırının üzerine, ABD bu saldırıyı gerekçe göstererek Suriye’deki Şayrat Hava üssüne füze saldırısı düzenledi. İdlib’e müdahalenin gelmesi bekleniyordu ancak bunun nasıl ve ne şekilde olacağı bilinmiyordu. Suriye’de yapılan Fırat Kalkanı Operasyonu, Rakka, Halep İdlib’in arka planda kalmasını sağlamıştı. Ancak yaşanan gelişmeler sonucunda İdlib gündem konusu haline geldi.
İdlib’in önemi, muhaliflerin perspektifinden bakıldığında; rejim karşıtı güçlerin elinde bulunan bölgelerden biri olması önemli bir etkenken, nüfus yoğunluğu, Lazkiye’ye yakınlığı gibi nedenlerle muhalifler açısından Suriye’deki önemli bir noktadır.
Rusya ve Şam rejimi açısından bakıldığında ise, İdlib çatışmaların sona erdirilebilmesi için gerekli olan kale olarak algılanıyor. Durum saptaması yapılacak olursa Rusya İdlib’le ilgili Afrin’i de içine alan çok karmaşık bir oyun sergiliyor. Diğerleri bu oyunun ya parçası olabilir ya da oyun bozucusu olabilir çünkü Rusya 2015’te yaptığı askeri müdahaleyle Suriye’de sahadaki güç dengelerini değiştirmişti. ABD açısından, İdlib taktiksel bir öneme sahiptir. ABD’nin İdlib’e yaklaşımını anlamak için “El-Kaide ile ilişkili gruplar” tanımına bakılmalıdır. Zira düşmanların yerleştiği İdlib, El-Kaidenin Batıya en yakın noktası durumundadır. Bu yüzden, ABD, El-Kaidenin varlığını mücadele edilmesi gereken bir örgütlenme olarak algılıyor. Dolayısıyla, ABD için İdlib askeri bir hedef durumundadır. Fakat bölgede ABD’nin desteklediği bazı muhalif gruplar var. Bu gruplar, ABD’nin operasyon alanlarında aktif rol üstleniyor. Diğer bir önemli unsur, bu bölge, ABD için Rusya ve Şam’ı oyalayan, kendi etki alanından uzaklaştıran taktiksel bir özelliğe sahiptir.
Sonuç itibariyle, İdlib’te yaşanan her stratejik gelişme Türkiye’yi de doğrudan etkilemektedir. Gelinen son noktada ise, Rus ve Suriye uçakları İdlib (Kefer, Zeyte, Harbit ve Abdin)kırsalını vurdu. 7 Eylül’de Tahran’da yapılan üçlü zirvede İdlib meselesinin görüşülmesi üzerine Türkiye, İdlib’e daha fazla askeri yardım göndermeye başladı. Bununla birlikte Türkiye’ye gelebilecek göç dalgası için Suriye topraklarında kurulan Atme kampı hazır hale getirildi. Bu gelişmeler hem uzun vadeli hem de kısa vadeli sonuçlar doğurabilir. Kısa vadedeki etken büyük bir göç dalgasının Türkiye’yi etki altında bırakması olasılığıdır. Fakat bu olasılık, şimdilik arka planda kalmaktadır. Yine de muhtemel bir kimyasal saldırı ve bunun sonucunda yaşam koşullarının zorlaşması, bu olasılığı ön plana çekebilir. Uzun vadede olasılık ise İdlib’te mevcut olan radikal cihatçı grupların Türkiye’ye akın etmesi ihtimalidir. Çünkü eğer İdlib’te bir operasyon gerçekleşirse ve bölge tekrar rejimin eline geçerse, bu grupların yeni adresleri coğrafi olarak en yakın bölge olan Türkiye olacaktır. Bu durumda Türkiye’de büyük bir güvenlik problemi ortaya çıkaracaktır.
Burcu DEMİR
İstanbul Gelişim Üniversitesi- Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (Yüksek Lisans)
“SURİYE POLİTİKASI”NDA İDLİB MESELESİ (Burcu Demir)
Yorum Yaz