Otomobil meraklılarının birçoğu elektrikli araçların ilk ne zaman ortaya çıktığını araştırmıştır. Bunun sonucunda elektrikli araçların hemen hemen içten yanmalı motorların piyasaya sürüldüğü zaman ortaya çıktığını, hatta kimi ülkelerde içten yanmalı motorlu araçlardan daha çok sattığını görmüşlerdir. Bu durumda akıllara gelen ilk soru elektrikli araçların neden içten yanmalı motorlar kadar gelişemediği ve tarihin bir döneminde piyasadan silinip gittiğidir.
Bu sorunun cevabını merak edenler ufak bir araştırma yaptıklarında buna büyük petrol lobilerinin sebep olduğunu ve bu lobilerin petrol satışlarını artırmak için, elektrikli araç piyasasını ortadan kaldırdığını düşünürler. Aslında sebep bundan çok daha farklıdır.
Konuya aklınızda soru işareti kalmaması için, içten yanmalı motorların ve elektrikli motorların farkından bahsederek giriş yapmak istiyorum.
İçten yanmalı motorlar en basit haliyle petrol bazlı bir yakıttan ürettiği ısı enerjisini hareket enerjisine çeviren motorçeşitidir. Yanma odası denilen bölgeye yüksek basınç ve sıcaklık altında püskürtülen yakıt hava ile karışır ve motor yakıt tipine göre (benzin, dizel, LPG) dışarıdan desteklenen bir yanma aracısı (Buji) ya da kendi kendine alevlenme yöntemi ile ortaya bir ısı ve basınç enerjisi çıkartılır. Bu enerji de piston, krank… vb. elemanlarla hareket enerjisine çevirilir.
Elektrikli motorlar ise çok daha basit bir yapıya sahiptir. Temelde farklı kutuplardaki birleştirilmesi ile oluşan dairesel alanın ortasına, oluşacak manyetik enerjisini hareket enerjisine çevirecek bir mil koyulur ve elde edilen manyetik alan, bu sayede hareket enerjisine çevirilir.
İçten Yanmalı ve Elektrikli Motorların Farkları
İki motor tipinin de kendilerine göre avantajları ya da dezavantajları bulunmaktadır. İçten yanmalı motorlar gürültülü, petrol enerjisi ile çalışan, çevreyi kirleten motorlardır fakat uzun menzilli olmaları ve yakıtları bitince kolayca doldurulabilmeleri, içten yanmalı motorları oldukça cazip kılmaktadır.
Elektrikli motorlar ise boyutları içten yanmalı motorlarla kıyaslandığında oldukça güçlü motorlardır, sessizlerdir ve çevreye zararı sıfıra yakındır fakat menzillerinin kısa olması ve bataryaları bitince kısa sürede doldurulamamaları elektrikli araçların dezavantajlarından biridir.
Bu konudan bahsetmeden önce elektrikli araç piyasasının tüm otomobil piyasasına oranından bahsetmek gerekir. Büyük bir pazar olduğundan ABD pazarını örnek vereceğim. 1940 yılında ABD otomobil pazarındaki dağılım %40 elektrikli, %40 buharlı, %20 benzinli şeklindeydi.
İlk üretilen içten yanmalı motorlu araçlar kol gücü ile çalışıyordu. Bu işlemi yaparken pistonların kimi zaman geri tepmesi, yaralanmalara hatta ölümlere sebep oluyordu. Kış aylarında araçları çalıştırmak daha da zorlaşıyordu ve özellikle kadınlar için bu araçları çalıştırmak oldukça zordu. Elektrikli araçlarda bu problemler bulunmuyordu fakat menzilleri kısaydı ve akü masrafları çok fazlaydı.
1913 yılında Cadillac elektrikli marş motorunu icat etti ve bu, elektrikli araçların işini bitirdi. Evet! 1900’lü yıllarda elektrikli araçların piyasadan silinmesinin nedeni küçücük, elektrikli marş motoruydu. Bu motor, içten yanmalı motorların kol gücü gerektirmeden, bir akü vasıtasıyla çalıştırılmasını sağlıyordu. Böylece araçların çalıştırılma zahmeti azalmış, tehlikeler ortadan kalmış, aracı soğuk havalarda çalıştırmak marş motorunun direk etkisi olmasa bile daha da kolaylaşmıştı.
1913 yılında Cadillac elektrikli marş motorunu icat etti ve elektrikli araçların sonu geldi!
Hakkında çeşitli komplo teorileri oluşturulan elektrikli araçların ortadan kalkmasının sebebi sadece bir marş motoruydu.
Faruk Yeşilyurt – İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
Elektrikli Araçların Sonunun Gelmesi Gerçekten de Petrol Lobisi Yüzünden Mi?
Yorum Yaz