Terör saldırıları dünyanın her yerinde masum canlara zarar vermeye devam ediyor. Son olarak tüm dünyayı derinden sarsan Yeni Zelanda’nın Christchurch şehrindeki iki camiye Brenton Tarrant tarafından terör saldırısı gerçekleştirildi.
Türkiye saati ile sabah 05:00 civarı gerçekleşen terör olayı Yeni Zelanda’nın Cuma namazı saati öğlen 13:45’e denk geliyor. Terörist Brenton Tarrant cami saldırısından yaklaşık 6 dakika önce Facebook üzerinden canlı yayına başlıyor. Canlı yayına başladığı anda yan koltukta duran 3 adet otomatik silah göze çarpıyor. Saldırgan rahat bir şekilde silahlarla arabasında giderken bir yandan da müzik dinliyor. Kulağa eğlenceli bir müzik gibi gelse de şarkıyı araştırdığımda “Od Bihaca do Petrovca Sela” adında Sırpça bir şarkı olduğunu öğrendim.Saldırıyı derinlemesine araştırmaya başladıkça olayların boyutu da değişmeye başladı. Şarkıda Türklere yönelik tehditler yer alırken Bosna Kasabı adıyla anılan Bosnalı Sırpların liderliğini yapmış Karadziç’e övgüler diziliyor.
Karadziç, Srebrenitsa katliamın da 8000 Boşnak erkek ve Bosna-Hersek savaşının genelinde de 250.000 kişinin ölümünden sorumludur.
Şarkı da “Tüm sırp toprakları saldırıya uğradı KaradziçSırplara liderlik ediyor, topraklarımıza dokunamazsınız. Dikkat edin Türkler” sözleri geçiyor. Bu şarkı çalarken saldırgan arabasını caminin yanına park ediyor. Elindeki yarı otomatik silahla arabadan inerek önce elindeki silahı kameraya gösteriyor sonra bagajı açıp orada duran iki silahtan pompalı olanı alıyor. Burada silahların üzerindeki yazılar da dikkat çekiyor. Bu yazılar içinde bazı semboller ve daha önce Müslümanlara karşı saldırıda bulunan kişilerin isimleri yer alıyor. Mesela silah üstünde İsviçte göçmen iki çoçuğuöldüren Antonlundın Petterson’ın adını görüyoruz. Silahın üzerinde bunun gibi başka isimlerde yer almaktadır. AlexandreBısonnette, Kanada’da 2017 yılında tıpkı Yeni Zelanda cami saldırısı gibi bir camiye girerek 6 kişiyi katleden bir isim. Antonıo Bragadın, Magosa’da anlaşmaya ihanet ederek Türk esirleri şehit eden Venedikli komutan. Skanderberg ise Osmanlı’ya karşı ayaklanan Arnavut lider İskender Bey. Charles Martel, Tours savaşında Endülüs Emevileri’niyenilgiye uğratan Frank Krallığı askeri komutanı.
Teröristin psikolojisi açısından bakarsak tüm bunları katliamı yaptığı suç aletlerinin üstüne yazarak bu isimleri yüceltmeye çalıştığı anlamı çıkarılabilir.
Aynı silahın üzerinde Welcome To Hell yani cehenneme hoş geldiniz yazısıda mülteci karşıtı bir slogan olarak bilinmektedir. Silahın bir parçasında 1683 tarihi yer alıyor. Bu da Osmanlı İmparatorluğu’nun 2. Viyana kuşatması tarihi.
Diğer silah üstünde de TurkoFagos yani Türk yiyen anlamına gelen yazıyı görüyoruz. Bu ifade Romalıların ölülerini koydukları lahitlere verilen Sargofagos isminden esinlenerek oluşturulmuş. Sargofagos et yiyen demek yani katilin yalnızca Müslüman değil, Türklere de düşman olduğu anlaşılmaktadır.
Son olarak da teröristin yeleğinde bir sembol görülmektedir. Kara Güneş Ezoterik sembolü, Neonaziler ve Satanizm gibi gizli alt kültürlerde kullanılmaktadır.
Saldırgan 2 silahı yanına alarak camiye doğru yürüyor. İlk olarak cami kapısında duran ve “Hello Brother” yani Merhaba kardeşim diyen masum adamı katlediyor. Sonra hızlıca cami içine doğru ilerliyor. Tam 41 kişiyi katleden terörist camiden çıkarak arabasına biniyor. Bu noktada şarkı tekrar dikkat çekiyor. Şarkının sözleri şu şekilde “ Ben cehennem ateşinin tanrısıyım ve sana getirdim. Yaptığın her şeyi yok etmek için. Daha sonra başka bir caminin önünde durup 8 kişiyi katleden terörist biraz daha ilerledikten sonra polis tarafından yakalanıyor.
Peki Brenton Tarrant kimdir?
Saldırıyı gerçekleştirmeden kısa bir süre önce 74 sayfalık manifesto yayınlayan B.Tarrant, 28 yaşında, Avrupa kökenli fakat aslen Avusturalyalı bir beyaz. Manifestosunda çocukluk travması olmadığını ve herhangi bir örgüte bağlı olmadığından bahsetmiştir. Çocukluk travması olmadığına dikkat çeken teröristi biraz daha derinden incelediğimizde lise çağında babasını kaybettiğini ve o dönemlerde farklı ideolojilerden beslenerek ait olma duygusunu geliştirdiği ayrıntısına ulaşıyoruz. Çocuk katili olmadığını fakat Müslüman çocukların büyüyünce tehlike arz edeceğini savunan hastalıklı denilebilecek bir düşünceye sahip.
Dini bir saldırı gerçekleştirmesine rağmen aslında Hıristiyan olmadığını ve din konusunda kafasının karışık olduğunusöylemektedir.
B. Tarrant, Yeni Zelanda terör saldırısını 2 yılda tasarladığını, 2011 yılında Norveç’te saldırı düzenleyen Behring Breivik’tenilham aldığını belirtmiştir.
Başka bir nokta ise, genelde Avrupalı ve beyaz birisi şiddet içerikli bir eylem gerçekleştirdiğinde akıl sağlığının yerinde olmadığı açıklaması yapılıyor. B.Tarrant içinde bu şekilde açıklama yapıldı. Eğer böyle bir olayı Ortadoğulu ya da Müslüman biri yapsaydı direkt terörist denilirdi. Böyle bir eylemi kim yaparsa yapsın teröristtir.
Bahsi geçen manifestoda Türkleri tehdit eden bölüm yer almaktadır. “To Turks” başlığı altında şunlar yazmaktadır : “Kendi topraklarınızda barış içinde yaşarsanız size hiçbir zarar gelmeyecek. Yani boğazın doğu tarafında. Ancak boğazın batı tarafında Avrupa topraklarında yaşamaya çalışırsanız sizi öldüreceğiz ve bu topraklardan hamam böceği gibi süreceğiz. Konstantinopolis’e geliyoruz her camiyi ve şehirdeki minareleri yok edeceğiz. Ayasofya’da minarelerden kurtulacak ve daha önce olduğu gibi Hıristiyanların olacak. Hala şansınız varken kaçın.” Özetle Türkiye’nin Müslüman bir ülke olarak NATO’da olmasından rahatsız ve bundan dolayı da saldırıda Türkiye’nin NATO’dan ayrılması ve yeniden eski düşman olarak algılanması amaçlanmıştır.
Teröristin manifestosunda Türkleri tehdit ettiği kısımda dikkat çeken önemli noktalardan biri de Ayasofya’ya yapılan vurgudur.
Ayasofya cami olmalı mı? Yoksa müze olarak kalmalı mı? Konusu pek çok kez tartışmaya açıldı ve günümüzde hala tartışılmaktadır. Dolayısıyla hassas bir konu. Çünkü Ayasofya aslında İstanbul’un Müslümanlara geçişinin bir sembolü. Yani bir nevi Hıristiyanların bu topraklarda çatırdaması demek. Bu konuya dikkat çeken teröristin aslında dindar ve Hıristiyanlıkiçin bu eylemi gerçekleştirdiğini düşünüyoruz ama manifestosunda kendini daha Hıristiyan olarak tanımlamadığını belirtiyor. Yani bir karmaşıklık içinde olduğunu söylemek mümkün.
Sonuç olarak yapılan bu saldırı, kişisel terör saldırılarının ve İslamofobinin giderek arttığını gözler önüne tekrar sermiştir. Suç oranının sıfır olduğunu bildiğimiz Yeni Zelanda’ya bile terör vahşeti girdiyse barış ortamı nasıl sağlanacak sorusunu tekrar ele almamız gerektiğini bizlere net bir şekilde göstermektedir.
Burcu Demir – Gelişim Üniversitesi (Yüksek Lisans)
YENİ ZELANDA TERÖR SALDIRISI ANALİZİ (Burcu Demir)
Yorum Yaz