2 Aralık 2024
KİTAP İNCELEME RAPORU
ÖLÜM ve SÜRGÜN
DEATH AND EXİLE
YAZAR: Justin McCarthy
BASIM YILI: 2014
YAYINEVİ: TÜRK TARİH KURUMU
Kitabın Bölümleri:
1. Kaybedilecek Ülke
2.bölüm: Doğu Anadolu ve Kafkasya Bölgesi
3. bölüm: Bulgaristan
4. bölüm: 1878’ den 1914’ e Doğu Bölgesi
5. bölüm: Balkan Savaşları
6. bölüm: Doğu’ daki Son Savaş
7. bölüm: Batı’ daki Son Savaş
8. bölüm: Müslüman Topraklarının Sonu şeklindedir.
GİRİŞ:
Bu bölümde Türkler’in tarihinde müslüman nüfusun uğradığı büyük kayıplar üzerine durulmuştur. Milliyetçilikle emperyalizmin sonuçlarıyla en acı tecrübeyi kazanan Türkler, kendini yenilemek ve çağdaş bir devlet kimliğiyle varolmak için çabalayan bir Osmanlı Devleti..Sınırlı kaynaklarını, kendi halkına, düşmanlar tarafından eziyet görülmemesi için akıtmak daha sonra düşmanlar üstün gelince, Osmanlı Devleti’ ne akın akın gelen göçmenlerin ihtiyaçlarını karşılayamamak bu milletin başına geleceklerin sadece başlangıcıdır. Osmanlı İmparatorluğunun Birinci Dünya Savaşında yıkılmasından sonra, bu günkü Türkiye’yi oluşturan ülkenin Türkler, Ermenistan’dan, Gürcistan’dan, Rusya’dan, Ukrayna’dan ve başka yerlerden gelme bir göçmenler topluluğundan oluşmaktadır. Kendinden önceki Osmanlı İmparatorluğu gibi, Türkiye Cumhuriyeti de göçmenlerden oluşan bir nüfusu birleştirmeye ve bir yandan da çağdaşlaşıp yaşamını sürdürme çabasını harcamış savaş zamanının enkazını üstünden kaldırmaya çalışmıştır. Türkler’ in maruz bırakıldığı zulümler iki coğrafyada ele alınabilir. Doğu Anadolu ve Güney Kafkasya ile Balkanlar ve Batı Anadolu.
Doğu Anadolu ve Güney Kafkasya
Güney – Orta Kafkasya’nın Ortodoks Hıristiyan bir halkı olan Gürcüler, İran ya da Osmanlı İmparatorluğu’nun kendileri üzerinde egemenlik kurmasından çekiniyorlardı. Bu korku ve Hıristiyan Ortodoks Ruslarla doğal dinsel yakınlıkları Gürcü yöneticilerinin, çarın uyrukları olmalarını sağladı. Ermeniler ise; Güney Kafkasya’yla Doğu Anadolu’nun her yerindeydiler.Ayrıca 1800 dolaylarında hiç bir geniş bölgede çoğunluğu oluşturmuyorlardı. Ermeniler Müslümanlarla aynı bölgede yaşıyorlar ve aynı ülkeyi tıpkı Müslümanlar gibi vatanları sayıyorlardı. ‘’ Müslümanlarla ortak bir vatan’’ Bu gerçek onları Ruslarla iş birliğine götürdü. Çünkü Rus desteği olmadan bir Ermeni vatanı kurulamazdı.
Ermenilerle Müslümanların arasındaki düşmanlığın temelinde Rusya’nın Kafkasya’daki yayılması vardır. Rus-Türk Savaşı’ndan hemen önce ve savaş boyunca Rusya’dan on binlerce Müslüman Osmanlı İmparatorluğu’na geçmiştir. Karadan sınırı geçenlerin bir çoğu Kürt’tür. Savaştan önce ve sonra Osmanlı Ülkesinden Rus Ülkesine yapılan Ermeni göçü, Ermenilerin Osmanlı Hükümeti’nden kaçması değil ; Kürtlerden korkmaları nedeniyle gerçekleşmiştir. Rusların savaşı kazanması Ermeni ayaklanmalarını körüklemiştir.
1895’de Anadolu’da ve 1905 yılında Kafkasya’da toplumlar arası çatışmaların önüne geçilemedi. Müslümanlarla Ermeniler, bir birbirlerine karşı savaşa başladılar. Bu savaş orduların değil halkların savaşıydı.
Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Türklerle Ermeniler pek çok kez karşı karşıya geldiler.Savaşın daha az ölçüde yaşandığı Kafkasya bölgesindeki Müslüman kayıpları, Doğu Anadolu’dakiler kadar büyük değildir.
Balkanlar ve Batı Anadolu
Bulgar devleti yaratılmıştı ve Bulgaristan Müslümanlarından çoğunluğunun ölümü ya da yurdundan sürülmesiyle sonuçlananan bu Bulgar ayaklanmacı hareketi, Osmanlı Hükümeti’ne karşı eylemlere başladı. Küçük Bulgar grupları Sırp ve Yunan Ayaklanmalarında Osmanlıya karşı çarpıştılar. Ruslar 1806,1811 ve 1829’da Balkanları istila ettiklerinde, Bulgar gönüllüleri Ruslara katıldılar ve Kırım Savaşında da Rusların yanında çarpıştılar. 19. yy’da çeşitli zamanlarda Bulgaristan’da Osmanlı egemenliğine karşı ayaklanmalar başladı. Bulgarlar Ruslar sayesinde bağımsızlıklarını Rus-Türk Savaşı’ndan sonra gerçekleştirdi.
Bulgaristan’ı ele geçiren Rus fetihlerinin amaçları Müslümanları akın akın kayıplara uğratmaktı. Bulgaristan Müslümanlarının ölümleri çatışmalardaki ölümler, Bulgarlar ve Rus birlikleri tarafından öldürülenler; yaşam için zorunlu gereksinimlerin engellenmesiyle açlıktan ve hastalıktan ölenler ve Bulgaristan Müslümanlarının sığıntı durumunda sürdürdükleri yaşamdan kaynaklanan ölümlerdir.
Türklerle Yunanlılar arasındaki Anadolu Savaşı Yunanlılar’ın Türkler’den arınma savaşıdır. Kullanılan yöntemler, daha önceki savaşlarda özellikle de Balkan Savaşlarında, Müslümanları öldürmek ya da sürmek için kullanılan yöntemlerle aynıdır. Balkan Savaşlarında ve Bulgaristan’daki Rus-Türk Savaşı’nda, ibretlik kıyımlar, talanlar ve Müslümanların mallarının, mülklerinin yakılıp yıkılması, yüz binlerce Müslüman’ı özellikle de Türkler’i düşman Hıristiyan ordularının işgal ettiği bölgelerden kaçmaya mecbur kılmıştır. Zaten asıl amaç da budur. Bu kadar kıyım, çocuk ölümleri, kadınlara yapılan cinsel saldırılar.. Türkler’ i ortadan kaldırmak ve korkutmak içindir. Kaçanların da bir daha geri gelmeye cesaret etmemesi sağlanmak istenmiştir.
Anadolu’daki Yunan ordusunun amacı, Daha önce etnik ve dinsel açıdan karma bir nüfusun bulunduğu ülkede, bir Hıristiyan vatanı yaratmaktı. Bu amaca ulaşmak için Müslümanların ülkeden sürülüp atılması gerekiyordu. Savaşın sonunda, Yunanlılar’ın geri çekilirken sırasında pek çok cinayet, ırza geçme, istila,yakıp-yıkma eylemleri oldu.
Düşmanlar, daha önceki savaşlarda kullandıkları yöntemleri ve takip ettikleri stratejileri uygulamışlardı. Tek fark Anadolu’da Türkler’in artık daha fazla batacak yeri kalmamıştı. Daha geriye gidemezlerdi. Şimdiye kadar yurtlarını, canlarını, ailelerini Osmanlı İmparatorluğu’na güvenip emanet etmişler ama kaybetmişlerdi. Bundan sonraki dönemde kendilerini yöneten sultan başta olmadan harekete geçtiler ve mücadele ettiler.
GENEL SONUÇ
1800 ‘de Anadolu’da, Balkanlarda ve Güney Rusya’da geniş bir Müslüman ülkesi bulunmaktaydı. Bu ülke hemen hemen bütün Osmanlı İmparatorluğu içinde bulunan Güneydoğu Avrupa’yı kapsıyordu. 1923 ‘te ise Müslüman ülkesi durumunda kalan yalnızca Anadolu, Doğu Trakya ve Güneydoğu Kafkasya’nın bir kesimiydi. Balkanlar’daki Müslümanların çoğu gitmişti. Ya ölmüşler ya da göçe zorlanmışlardı.
Ruslar Müslümanları yurtlarından zorla uzaklaştırarak yayılmışlardır. Kırım Tatarlarının ve Çerkezleri göçe zorlanmıştır. Kosova sürgünleri yaşanmıştır. Kırım Tatar’ ları ya da Kosova sürgünündeki insanlar ile Osmanlı Devleti’ nin yıllarca yaptığı gibi asimile edilmeden, etnik, köken, dil farklı olsa da bir arada yaşanılabilirdi. Ama düşmanların stratejik planları buna izin vermedi. Acaba göçe zorlanan Türkler’ den, zulüm gören müslümanlardan kaç tanesi yaşadı ya da sürülüp, kaçarken kaç kağnı ölüm taşımadı?
Güney Kafkasya’da ise Ruslar, Türkleri uzaklaştırıp ülkeye Ermeniler’i yerleştirmişlerdir. Osmanlı hükumeti de Ermeni’ leri göçe zorladı. Türklerin ve diğer Müslümanların uğradığı zorla göç ettirilmelerinin ve ölümlere bakıldığında Ermenilerin zorla göç ettirilmelerinin akılcı bir çözüm olduğu görülmektedir.
İşte bu kıyımlar, göçler ve savaşlar Türkiye Cumhuriyeti’ nin karakterinin oluşmasında büyük etkiye sahiptir. Türkiye Cumhuriye’ ti çareyi intikam veya milli duyguları alevlendirmek yerine toplumu yapılandırmaktan bunun için önce iç politikada devrimler yenilikler yapmaktan yana gördü. Ve dış politikada da barış sever ve yansız bir tutum izledi.
KİTABIN DİL ve ANLATIMI
Kitabın dili yazım kuralları, cümlelerin bağlanışı, akıcılığı, yazım kuralları ile bir bütün oluşturmaktadır.
Kitabın anlatımı nesnel, evrensel ve gerçeklere dayanan bir anlatımdır. Yazılanların abartı veya hayal ürünü olmadığı yapılacak tarihsel bir araştırmayla hemen anlaşılabilir.
KİTABIN TASARIMI
Kitabın kapağında giyinme şekillerine bakınca müslüman olduğu anlaşılan kadın,erkek ve çocukların kağnı ile göç ettiğini görüyorum. Kitabın tasarımı bu anlamda kitabın içeriğiyle birbirini tamamlar şekildedir.
KİTABIN FİZİKSEL YAPISI
Kitapta karton kapak ince kolay kıvrılan ve baskıda canlı bir görüntüye sahiptir. Metin yazıları, başlıklar, sayfa karakterleri, içindekiler bölümünün olması, girişe yer verilmesi, ortalama büyüklükte boyutunun olması, sayfa sayısına göre ağırlığının normal olması ilk incelemede kitabın kaliteli olduğunu göstermektedir. Son olarak kitap sekiz bölümden oluşmakta olup toplamda dört yüz iki sayfadır.
Ölüm ve Sürgün Kitap İncelemesi (Fatmanaz Gökkaya)
Yorum Yaz