Durmadan düşünüyorum ne kadar çok öldük yaşamak için diyor dizelerinin sonunda Onat Kutlar. Bizim için söylenen en doğru cümle de bu olsa gerek. Anlam veremediğim bir savaşın içinde her gün ölüyoruz tüm insanlık ölüyor yıkıntıların arasında, umutlar da can çekişiyor…Canları, hayalleri, yaşanamamış yarınlarıyla hem de.Haber kanallarını açmaya korkar olduğumuz şu günlerde insanlığın ne kadar hiçleştiğini gözler önüne seriyorlar adeta. Kimse kimseye tutunamıyor artık.Yakınlarımızı sevdiklerimizi hatta ailemizi bile kaybeder olduk. Böyle bir yalnızlığın içinde de yaşanıyor denir mi bir insana? Zaten hayal kurmayan, şarkı söylemeyen, umudu olmayan, gelecek günlerden bihaber olan insana yaşıyor demek mümkün mü? Hiç sanmıyorum! Mal mülk için harcıyoruz koca bir ömrü. Hep daha fazlasını isteyen insanoğlu elde ettikleriyle yetinemeyip yenilerinin arzusuyla yanıp tutuşuyor. Tüm bunlar içinde hep savaşıyor yakınlarıyla kardeşiyle olan yetmezmiş gibi koca bir ülke savaşıyor. Şöyle bir baktığımızda tarihe birlik olmayı, huzurla yaşamayı ve çıkarsız bir hayat sürdürmenin onurunu öğrenememiş olmanın hüznüyle karşılaşıyorum. Neden demekten alıkoyamıyorum kendimi.Neden tüm bu savaşımız? Yetmez mi bu kadar kan? Ve tek bir cevap buluyorum: Cehalet! Her şeye çözüm üretiliyor da cehaletle savaş çok çetin ve acı geçiyor maalesef. Halbuki yer gök inliyordu ilk emirle! İkra diyordu Cebrail(a.s) Oku! Oku! Oku! Ya Muhammed! Ama gel gör ki televizyona, sosyal medyaya, tembelliğe ayrılan vakitler okumaya ayrılamadı bir türlü. Bir dergi bir gazete bir kitap evlere girmez oldu. Ansiklopedilerden bahsetmiyorum bile onların üzeri çoktan tozlandı. Güce verilen önem okumaya verilmedi hiçbir zaman.Sonrası da körelmiş beyinler.. Hayal kurmayı bilmeyen, ufkunu genişletemeyen tek tip insanlar. Çağımızın sorunu işte bu! Yapılan savaş uçaklarıyla gurur duymayı bırakıp bu sene kaç kitap bastığımızla ilgilenen yok! Sanatta bilimde öne geçmek için gayret eden gençlik yok! Halbuki en büyük ilacımız kitaplar, en büyük mirasımız yazdıklarımızken. Çünkü yazıyla var oluyor, iz bırakıyor ve geleceğe taşınıyoruz. Ne diyordu üstad Cemil Meriç “Anladım ki, aklına geleni yazmak yazı yazmak değildir” İşte tam da bu. Yazı yazabilecek kadar okumuyoruz yazara da kıymet vermiyoruz.Ama kolay yoldan nasıl para kazanılır, eğitim öğretim hayatı nasıl daha kısa tutulur diye soracak olan olursa cevap veren çok. İçler acısı halimize güler oluyoruz sonra.Kaybettiklerimizin farkında olmadan… Medeniyet bizden koşarak uzaklaşıyor, ölümler artıyor ve sonunda yine mutsuz insanlar. Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum diyen Hz.Ali, İstanbul’un Fatihi atamız Fatih Sultan Mehmet gibi şeyhine değer veren,tarihe geçmiş Molla Hüsrev, Molla Gürani, Akşemsettin gibi alimlerin olduğu ve değer verildiği bir nesilden şimdiki nesile…Tüm insanlık açlıkla kıvranıyor ve bilgi açlığı maalesef giderilemiyor. Okumayı ilkokulda öğrenip bitirdiğini sananlarla dolu dünyada cehaletle savaşmaya çalışıyoruz.İnsanlık birbiriyle savaşmaya doymuyor.Büyüğünden küçüğüne gencinden yaşlısına eline silahı alan güç ilan ediyor. Halbuki en önemli ve güçlü silah beyinken.Arkada kalan ise ağıtlar ve yanmış canlar. İşte tüm bunlara dur demek gerek. Aydınlanarak aydınlatmak gerek şimdi bize,tıpkı bir mum gibi. Daha çok ışık, daha büyük aydınlıklar,ışıldayan beyinler… İşte o zaman karanlıktan kurtulup daha güzel yarınlarda bir olmayı,insana insan olduğu için değer vermeyi, birlik olmanın değerini,savaşmanın sadece acı getirdiğini, menfaatsiz yaşamanın onurunu ve bu dünyanın hepimizin olduğunu, insanlığın satın alınamadığını öğrenip gelecek nesli düşünebilecek insanoğlu. Ezcümle üstad Şeriatinin tüm zamanlar için haykırırcasına söylediği gibi “Okuyun, diyor okuyun! Zira mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor…”
Asena Badel DÖNMEZ
Ondokuz Mayıs Üniversitesi / Ali Fuad Başgil Hukuk Fakültesi
Çetin Savaşımız (Asena Badel Dönmez)
Yorum Yaz