2 Nisan 2024
İnsan varlıkların birçoğundan üstün yaratılmıştır, insanı anlamak tanımak dünyayı tanımaktır. Dünyayı anlamak ve yapıcı perspektifler koymak için insanı anlamak şarttır. İnsanı tanımak için insanın iç ve dış dünyasını yönlendiren, kontrol eden araçları tanımak lazımdır. Burada da fazla teolojik boyutuna girmeden bunları dilim döndüğünce kısaca anlatmaya çalışacağım selam ve dua ile…
İnsana yaradılışta bahşedilen,beşere insan olma niteliği kazandıran ve bununla birlikte insanda iradi-sorumluluk bilincini ortaya çıkaran en önemli araç akıldır. Akıl aynı zamanda insanın beş duyu organı ile kavradığı fenomenleri düşünce, idrak ve irade mekanizmalarının kullanılarak yorumladığı muntazam bir yapıdır. Yani kısaca akıl görünenin yorumlama biçiminin gerçekleştiği yerdir. Aklın en önemli birkaç aracı vardır.Bunlardan birkaçı idrak ve algıdır.İdrak anlama kabiliyeti, algı ise fenomeni yorumlama ve idrak kabiliyetidir. Örneğin; Güneşli ve bulutlu bir günde gökyüzüne baktığımız zaman bizim algımız gözümüzün kapsamı içindeki idrakimiz kadar olduğu için yalnızca mavilik, güneş ve bulut görürüz ve aklen gökyüzü hakkındaki düşüncemiz de mavilik bulut ve güneşten ibaret olur. Bundan sonra önümüze gelen ve düşünürlerin yüzyıllardır tartıştığı konu; Akılla doğru bilgiye ulaşılır mı? Aklın en önemli bir diğer argümanı mantıktır. İnsan algı ve idrak edebildikleri üzerine yorumlama faaliyeti mantıktır. Algı ve idrakın değişimine göre mantık da değişebilir. Verdiğimiz gökyüzü örneğinde gökyüzünde güneş, bulut ve mavilik görmüştük. Buna yeni bir bilgi ekleyelim mesela bulutun yağmur damlacıklarını topladığı bilgisini ekleyelim. Bizim buluta karşı algımız mantık çerçevesinde yağmurun yağma nedeni bulutlardır. Bu farklı bilgilerle de elde edilebilir. Bu bilgiler de alanında başka başka isimlendirilir.
İnsan aklı açık sistem anlayışına sahip olmasından dolayı her daim dış etkilere açıktır. Bu yönde aklın en önemli özelliği öğrenmedir. İnsan ana karnından itibaren öğrenme aşaması başlar. İdrak ettiği, algıladığı şeyleri mantık süzgecinden geçirir ve beyne kodlar. Bu kodalama kümülatif olarak devam eder.
İnsan hayatında çoğu zaman aklın kavrayamadığı şeyler olabilir. Bu daha çok toplumsal yaşamda ve bireyin kendi iç dünyası diye tasvir ettiğimiz psikolojide yaşanabilir. Örneğin; ahlak konusunda insan iyiyi ve kötüyü beş duyu organı ile algılayamaz. işte böyle aklın kavrayamadığı şeyler ortaya çıktığı zaman aklın acziyyeti ön plandadır. Akıl yalnızca görüneni, fenomenleri algılayabilir. Numenleri yani maddenin gerçek yapısını ise bilginin gerçekliğine göre sorgulayabilir. Akıl aciz kaldığı yani kavrayamadığı şeyleri ya kabul eder ya da reddeder. Eğer akıl aciz kaldığı şeyler üzerine algı ve idrak etmeden mantık yürütmeye kalkarsa gerçek bilgiden uzaklaşır. Çünkü bir şey hakkında mantık yürütebilmek için o şeyi tanımak ve tanımlamak gerekir. Peki aklın aciz kaldığı şeyleri nasıl biliriz? Ya da bir davranışın iyi veya kötü olduğunu nasıl algılarız?
Akıl acziyyette olursa, nefs ve kalp devreye girer. Kalp ruha aittir, nefs ise bedene. Beden ölür ama ruh ölümden sonra da devam eder. İnsan vücudu yalnızca ruhun taşındığı bir araç, teolojik bakış açısıyla bir emanettir. Nef geçici; kalp ise baki, kalıcı olana yönelir. Bu nedenle aciz olan akıl nefsin etkisinde kalırsa o konu hakkında insanda zulmet ve sefalet ; kalbin tesirinde kalırsa merhamet ve alilik(büyüklük) duygusu uyandırır. Bu seçim ise vicdan diye adlandırılır.
İnsan hayatı da aklın ve mantığın ötesinde vicdani meselelerle iç içedir. Bu meselelerde akıl ve mantığını kulanmaya çalışan insan zihnin çalışma sistemine aykırı davranmaya başlamakta ve düşünce yapısı bakımından yavaş yavaş insanlığınından uzaklaşmaktadır. Mantık vicdanın yerini alıyorsa bilgi en büyük güçtür.Vicdan mantığın yerini alıyorsa hamaset, cesaret en büyük güçtür. İkisinin de doğru bir şekilde işlemesi ise vicdan açısından adalet mantık açısından ise marifet olur. Cesareti güç addeden cesaretin kölesi olmaya yani zalim olmaya mahkümdur.Bilgiyi güç addeden ise bilginin kölesi olmaya yani robotlaşmaya, kodlanmaya mahkumdur. Robotlaşan insan zamanla idrak etme ve algılama yetisini kaybeder. Bilgiyi aramaktan uzaklaşır ve hayatı boyunca kodlanmaya tanımlanmaya mahkumdur. Bugün yaşantımızın her alanında eğitimde, sosyo-ekonomik ve kültürel hayatta hatta ve hatta uluslararası ilişkiler sisteminde mantığın ve vicdanın doğru ve sistemli kullanılması devletleri ve milletleri köle etmekten kurtarıp en ali(büyük) derecelere yükseltebilir.
‘’Başta dediğim gibi insanı anlamak dünyayı anlamaktır.’’
Durmuş Ali Tamer-Marmara Üniversitesi
Vicdan ve Mantık Kayması (Durmuş Ali Tamer)
Yorum Yaz